4 Mayıs 2011 Çarşamba

tatlı rüyalar

Bunun üzerine Çılgınçocuk, balkonun köşesine tünemiş olan Bedo'ya sordu: "Madem öyle, söyle bakalım; hergün karşısına geçip ömrümüzü biraz daha öldürdüğümüz televizyon denen şu dalgayı iki bin sene önce yaşamış bir insana nasıl anlatırdın? Yalnız unutma, onların anlayacağı şekilde olması lazım kuracağın cümlelerin ve seçeceğin kelimelerin."

Bedo gülümsedi. demek dayısı onunla oyun oynamak istiyordu. beyin jimnastiğini oldum olası sevmişti ikisi de. sigaranın yanında da ayrı bir iyi giderdi bu tür muhabbetler. yalan yok.... Bedo dönüp baktı dayısına. "iki bin yıl önce ha? hımm..." dedi ve bir iki nefes çekti dayısından otlandığı kemıl dan. sonra başını tekrar kaldırdı ve şöyle söyledi :

"pencereyi biliyorlardı muhtemelen. camı da. öyleyse şöyle derdim: nasıl rüyada sarıyorsa bizi Melekler yahut yakalıyorsa Şeytanlar, öylece yakalamak mümkün olacak gündüzün insanı. her evin duvarlarından birinde yahut birkaçında aynalar olacak. ve bu aynaların camında durmak bilmeyen rüyalar gösterilecek insanlara. dahası da var. rüyalardan da etkili olacak bu yeni vizyonlar. bu camın içerisinde ne görürse görsün inanacak insanoğlu.

inanmayı reddedenler de olacak elbet. belki biraz daha akıllı olduklarını da düşünecekler. ve başkalarının boyunduruğunu reddedip yüz çevirecekler aynaya. ama sonra güce hayır diyemeyip onlar da kendi rüyalarını yansıtacaklar cama, böylece onlar da daha zeki veya daha uyanık olduklarını düşünenleri uyutacaklar. yani kendileri gibi düşünenleri, "bakın biz de sizin gibi baş kaldırıyoruz" diyerek.

daha garibi, başkalarını uyuttuklarını düşünürken onlar da uyutulacaklar. camın ne tarafında olduklarının bir önemi yok, camın varlığından pay çıkaran herkes bir parçası haline gelecek yavaşça.başkaldırdıklarını düşünerek oynatılacaklar. bütün bunlar, vizyonlar tüm dünyaya hakim olana dek sürüp gidecek." diye cevap verdi.

sonra üşüdüler ve televizyonlu odanın sıcaklığına sığınmak üzere içeri geçtiler. konuşuyorlardı, doğruyu söylüyorlar, biliyorlar, ama anlamıyorlardı. ve iki bin yıl değil, daha iki dakika önce yaşamıştılar gerçeği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder