1 Kasım 2012 Perşembe

Demo-krasi ve Çalışma Ekonomisi

Efenim düşünüyordum da aklıma geldi, söyleyeyim belki birine bir faydası dokunur: Yahu şimdi bu demokrasi günümüzün kabul görmüş yönetim biçimlerinin temelini oluşturuyor ya, kafama bir şey takıldı. Şimdi günümüzde hakim olan bir çalışma ekonomisi tarzı var değil mi? Hani şu Taylor'dan sonra kemale eren, alanlaşma, derinine gelişme, gradyan ustalaşma yaklaşımları. Nedir yani? Kimse takunya yapmayacak, kunduracı olmayacak, birisi köseleyi yapıştırsın, birisi bağcıkları kessin, birisi topuğu taksın, vs. ne oluyor sonuç olarak, daha hızlı bir üretim, daha az hata ihtimali, daha mekanize üretim ve daha vazgeçilebilir üretici personel. Neyse olay "Modern Dünyayı Karalama Kampanyası" na dönmeden ben sadede doğru yol alayım: Şimdi burada şöyle bir devam getirmem gerektiği kanaatindeyim; peki Demokrasi ne diyor? Efenim işin üzerine biraz eğilince görüyoruz ki, demokrasi ile yönetilen güzide sistemlerimizde insanlar kendilerini yönetecek kimseyi kendileri seçmek durumunda kalıyorlar. Böylece vekiller tayin ediyorlar, bir temsilciler meclisinin oluşturulmasında görev alıyorlar falan filan. Buraya kadar her şey güzel. Ama bir de bakıyorsun, temsilci adayı denilen cingöz recailer, ali cengizler, cemler, tayyipler, bülentler, ersoylar, ve daha niceleri, aslında televizyonun bu tarafından bakılarak kolay kolay tanınabilecek kimseler de değil be ya? Yani ne bileyim ben bu adamın Türkiye'nin geleceğine ne tür etkileri olacağını, nasıl anlayacağım hangisinin yalancı, hangisinin dolancı olacağını diyorum ben zaman zaman. Sonra aklıma şu soru geliyor, ulan ben ekonomist miyim? Ulan ben siyaset bilimci miyim, ulan ben uluslar arası ilişkilerci miyim, ulan ben filozof muyum? Ben ne anlarım temsilci seçmekten arkadaş? Beni devlet hendese yapayım diye yetiştirdi, ben ne anlarım oy vermekten? Diyemiyoruz, dememek lazım sanırım. Şu ikilemden çıkarsam, Aziz Yıldırım'ı içeriye atacak adama verecem oyumu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder